Bugün, 29 Mart 2024 Cuma

Erdogan Kaya


Namaz mazeretlerimiz


[caption id="attachment_9272" align="alignnone" width="200"]Namaz mazeretlerimiz Namaz mazeretlerimiz[/caption] Bir Müslüman olarak başta benim nefsinde olmak üzere, çoğunluğumuz, beş vakit namazımızı kılmayız. Sorulduğunda da mutlaka bir mazeret uydururuz. Kimisi yaşının genç olduğunu, kimisi her gün her gün baş edemediğini, kimisi patrondan zarar göreceğini, kimisi kalbinin temiz olduğunu ve namaza gerek olmadığını söyleyerek, bir çok mazeret uydururuz. Bu mazeretleri çoğaltabilirsiniz. Gerçekten namazın bir ibadet olduğunu biliriz, bunu farzlığını da kabul ederiz de niçin kılmayız? Bu soruların cevabını bende dahil birlikte vermeye çalışacağım. Bugün ? Kalbim temiz olduğu için namaz kılmama gerek yok çok namaz kılandan doğruyum? diyen bir dostumun bana yaptığı mazereti ele almak istiyorum. Namaz sanki kalbi pis olanlara farz kılınmış gibi kendimizi savunuyoruz. Hâşâ cenab-ı Allah?a sorsak namazı hangi kalbi temize farz kıldın diye ne cevap alırız? Tembelliğimizden kılamadığımızı itiraf etsek ve tövbe etsek belki Allah af eder. Peki, bu halimizle kim bizi af edecek? Ankebut süresi 45 ayetinde cenab-ı Hak buyuruyor ki: ? Sana vahyolunan kitabı oku. Namazı dost doğru kıl. Çünkü namaz insanı hayâsızlıktan ve münkerden alı kor.? Demek ki, namaz müslümanım diyen herkese farz kılınmıştır. Peki, nereden çıktı bu kalp temizliği? Bunun adı niyet temizliğidir. Niyetin iyi olduktan sonra, çevrendeki insanlara kötü düşünmedikten sonra, kimsenin malında, namusunda gözün olmadıktan sonra, benim kalbim temiz sözcüğünü, âcizane ben, insanların hep iyiliğini düşünme olarak anlıyorum. Bu vasıflar güzel ahlak sınıfına girer. Bu güzel ahlak sahibi kimselerin, ille de Müslüman olması şart değil. Bunların içinde inançlısı da, inançsızı da var. İslâm dinine göre insanda olması gereken vasıflardan biriside güzel ahlaktır. Güzel ahlakımız var diye islamın diğer tüm emir ve yasaklarını o zaman yerine getirmeyelim. Hacca da gitmeyelim, zekâtta vermeyelim, diğer ibadetleri de terk edelim. Hayatımızın içine baktığımızda, güzel ahlak, ayrıdır. İbadet ayrıdır. Yani ahlaklıda olsak, ahlaksızda olsak namaz boynumuzun borcu, bundan kurtuluşumuz yoktur. Huzuru mahşerde ilk sorgulanacağımız?Namazını kıldın mı?? olacaktır. Hayır, yaptım, fakir sevindirdim, anne babama baktım, kimseye zarar vermedim, namusa bakmadım, haram yemedim gibi cevaplarda versek, yine namazı kılıp kılmadığımız sorusu sorulacak. Tirmiziden bir hadis nakledeyim. Konu ile alakalı sizlere. Ebu Hureyreden; Peygamber (s.a.v.) buyuruyor ki: ? Kıyamet günü, kişi amelleri arasında önce namazın hesabını verecek. Bu hesap güzel olursa kurtuluşa erdi demektir. Bu hesap bozuk olursa, hüsrana düştü demektir. Eğer farzında eksiklik çıkarsa Allah: Bakın, kulumun defterinde yazılmış nafilesi var mı? Buyurur. Böylece, farzın eksiklikleri nafile namazları ile tamamlanır. Sonra bu tarzda olmak üzere diğer amelleri hesaptan geçirilir.? Ne yaparsak yapalım namaz sorgusundan kurtulmamız mümkün değildir. Bazı amelleri bahane ederek bazılarından kurtulacağımıza inanmak gaflete düşmekten başka bir şey değildir. Kalbim temiz olduğu için namaz kılmıyorum demek aslında çok tehlikeli bir sözdür. Allahın emir ve yasaklarına bir müdahale söz konusudur. Size bir misal daha vereyim, iki ayrı yere borcunuz var. Birisini verdiniz diğerine de dediniz ki; ?Ben borcumu falana verdim, sana borcum yok? diyebilirimsiniz? Diyemeyeceğimize göre. Basit mazeretlerle kendimize gerekçe aramayalım. Bu ancak kendimizi aldatmak olur. Deniz yanmaz ama coz dedirtir Nasrettin hoca elinde közle denizin kenarında beklerken, oradan geçen bir vatandaş, ? Hocam denizin kenarında elinde közle neyi bekliyorsun?? demiş. Hoca, ? elimdeki közle denizi yakacağım da nasıl yakayım diye onu düşünüyorum? demiş. Adam, ? bre hocam közle deniz mi yanar, gel sen bu işten vazgeç? demiş. Hoca, ? valla denizin yanmayacağını bende biliyorum ama coz da mı dedirtmem?? demiş. Aynen hocanın misali, İstanbul seçimlerinden sonra Ak Parti içerisinden bir parti kurma sevdası başladı. Bu sevda son günlerde ilimizde yansımış durumdadır. Partiler kurulmadan önce teşkilatla ilgili alt yapı çalışmaları yapılır. İlimizde de aldığım duyuma göre bir bağ evinin bahçesinde gece toplantı yapılmış. Bu toplantıya Ankara?dan Ali Babacan ekibinden bir isimde katılmış. Konu burada kurulacak yeni partiyi nasıl teşkilatlandırırız konusu üzerinde toplantı yapılmış. Bu toplantıya kenarda kalmış, bir kaç eski il başkanı ve yönetimde bulunmuş siyasiler. Hatta ne derece doğru Belediye meclisinde yeni meclis üyesinden birisinin de katıldığını duydum. Tabi ne karara varıldı nasıl bir streteci oluşturuldu bunu ileri ki günlerde göreceğiz, Ak Parti elbette 17 yılın verdiği yorgunluk ve bıkkınlık gibi bir duruma gelince yeni hamleler başlar. Elbette bir parti 17 yıl sürekli iktidar olunca mutlaka yıpranıyor. Yıpranırken parti içinde küskün ve kırgınlar oluşuyor. Bunlarda ne yapıyor hemen parti kurmaya çalışıyorlar. Bu tür girişimler eskidende oldu ve yaşandı ama sonuç alınamadı. Parti içerisinden küserek, kırılarak veya ben dışlandım diye kızarak parti kuranlar bu güne kadar hiç başarılı olamadılar. Ancak ne oldu biliyormusunuz, parti kurarken ayrıldığı partinin üst kademesinin yüreğine Nasrettin Hoca misali coz dedirtti. Rahmetli Özal?ın gelişine bir bakarsak, 80 ihtilalinin içinden gelenler ihtilalin tarafı olduğundan vatandaş sivil olan Özal?ı tercih etti. Zaten diğer partilere ihtilal kadrosu seçime girme hakkı vermedikleri için vatandaş Özal?ı tercih etti, o da ülkeyi iyi idare etti. Anavatan Partisinin son dönemlerde parçalanıp bölünmesi, bir Cumhurbaşkanı seçememesi ve koalisyonların anlaşamayarak ekonominin zirveye çıkması sonucu. Belediye Başkanı iken okuduğu bir şiir nedeni ile içeriye alınan Sayın Erdoğan parti kurdu, yine partisinin başında olmasına seçime sokulmadı engel olundu. Yani ekonomik krizler ve Erdoğan?ın mağduriyeti o dönem bir partinin çıkmasına vesile oldu ve 17 yıldır devam ediyor. 17 yıl düzenli bir şekilde iktidar olan bir lider olmamıştır. Dolayısı ile Sayın Tayyip Erdoğan?da halk iyi iletişim kurarak halkın istek ve taleplerini karşılarken, dış dünyaya karşıda eğik değil dik durması onu halkın gönlünde taht kurmasına yetmiştir. Parti içerisinde dışlandım diye parti kuranlar bu güne kadar hiç başarılı olmamıştır. Abdullatif Şener ve Erkan Mumcu örneğinde olduğu gibi. Bu oluşumlarında ömrünün uzun olacağını düşünmüyorum. Ancak olsa olsa Ak Partiye ilk seçimde coz dedirtip kısmen bölerler. Bunun sonucu ne olur koalisyonlar oluşumuna neden olur eskiye döneriz. İşte bu bölük börçükten sonra kimsenin bilmediği beklemediği bir lider çıkar parti kurar, iktidara talip olur. Yoksa eski kırgın küskünlerle bir araya gelerek hedefe varılmaz. Hedefe halkla varılır, halkın olmadığı çıkış boş çıkış olur. Yeni parti kuracaklarda ne yapsınlar, ilk iş eski kıyıda kenarda kalan partililerle bir araya gelip önce onlarla irtibat kuruyorlar. Bakalım görelim mevlam neylerse eyler, güzel eyler deyip bekleyelim görelim.