Bizler; insanı, kâinatın özü ve "yaratılmışların en şereflisi" olarak gören, "İnsanı
yaşat ki devlet yaşasın" düsturunu medeniyetinin merkezine yerleştirmiş köklü bir
geleneğin temsilcileriyiz. Bu kadim anlayışın bir tezahürü olarak, toplumumuzun
hiçbir ferdinin kendisini mahzun, yalnız veya ötelenmiş hissetmesine rıza gösteremeyiz.
Zira biz inanıyoruz ki; asıl engel bedende yahut uzuvlarda değil, sevgiyi ve
merhameti unutan, insanı sadece maddeden ibaret gören nasırlaşmış kalplerdedir.
Gönül gözüyle bakanlar için hiçbir zorluk, aşılması imkânsız bir duvar değildir.
Bugün memnuniyetle müşahede ediyoruz ki; engelli kardeşlerimiz spordan
sanata, akademiden iş dünyasına kadar hayatın her alanında "Biz de varız" demekte,
azim ve kararlılıklarıyla destanlar yazmaktadırlar. Onların bu vakur duruşu ve hayata
tutunma mücadeleleri, bizler için sadece bir iftihar vesilesi değil, aynı zamanda büyük
bir ilham kaynağıdır.
Engellilik meselesi, yalnızca bir sağlık sorunu değil; hukuki, sosyal ve iktisadi
veçheleriyle topyekûn bir hak ve adalet meselesidir. Devlet ve toplum olarak bize düşen
asli vazife; engelli kardeşlerimizin hayatlarını idame ettirirken karşılaştıkları zorlukları
bir lütuf mantığıyla değil, bir hak teslimi şuuruyla ortadan kaldırmaktır. Engelli
vatandaşlarımızın rahatlığını oluşturmak, fırsat eşitliğini tesis etmek ve toplumsal
hayatın tam merkezinde yer almalarını sağlamak, kardeşlik hukuku gereği her
vatandaşımızın da öncelikli sorumluluğudur.
Dünya Engelliler Günü münasebetiyle hatırlanan farkındalığın, önlerine çıkan
zorlukları ve güçlükleri azimle çalışarak, iradelerini ortaya koyarak aşan, kararlı
duruşları ve çabalarıyla hepimize örnek olan kardeşlerimizin sorunları hususunda
toplumsal duyarlılığın artmasına diliyorum.
“3 Aralık Dünya Engelliler Günü” vesilesiyle hayatın önlerine çıkardığı
zorluklara karşı mücadele azmini ve kararlılığını kaybetmeyerek topluma örnek olan
tüm engelli kardeşlerimize ve ailelerine saygı ve muhabbetlerimi sunuyorum.