MÜSLÜMANCA YAŞAMAK İMAN VE İSTİKAMET

MÜSLÜMANCA YAŞAMAK İMAN VE İSTİKAMET

Hazırlayan / Yasin ULUSOY

 

Sözlükte "kalkmak, ayakta durmak, düzeltmek, bir iş mutedil olmak, devam ve sebat etmek, bir işi üzerine almak, hak zuhur etmek, sabit olmak" anlamlarındaki "k-v-m" kökünden gelen istikâmet, doğru ve mutedil olmak demektir. Eğri olmanın zıddıdır. Din ıstılahında istikâmet; hakka tabi olmak, adâleti yerine getirmek, doğru yola girmek, itaat olan şeyleri yapıp isyân olan şeylerden sakınmak, verdiği sözü tutmak ve haktan meyletmemek demektir. Bu kimseye ve hiçbir yerinde meyil ve eğrilik bulunmayan, dümdüz ve dosdoğru şeye mustakîm denir. (Dini Kavramlar Sözlüğü, İstikamet md.)

İstikamet İslam fıtratı üzerinde sapmadan ilerleme yoludur. Bu yolda şeytanlar vesvese verebilir, nefsin kendine hoş gelen şeyleri isteyebilir ve menfaatlerinle dinin çatışabilir. İşte istikamet yoldan saptıranlara uymamaktır.

İstikamet iman ettiklerimizi hayat tarzı haline getirmemizdir. Söz verdiğimizi yerine getirmemizdir.

“Rabbimiz Allah’tır” deyip de istikamet üzere dosdoğru yolda yürüyenler için ne bir korku vardır ne de onlar üzüntü çekeceklerdir. İşte onlar, cennet ehlidir. Amellerinin karşılığı olarak orada ebedî kalacaklardır.” (Ahkaf, 46/13-14)

“Allah’a iman ettim de! Sonra da dosdoğru ol!” (Müslim, İman, 62)

Evet, bizler iman, amel ve ahlakla ilgili birçok hususu bildiğimiz halde hayatımıza aktarmada problemler yaşıyoruz. İman ettik dedikten sonra imanın gerekliliğini gerçek anlamda yerine getirmiyoruz. Amelimizi Salih bir hale getirmek için çaba göstermiyor, güzel ahlaklı olma yolunda en güzel örneği Peygamberimizin ahlakını hayatımıza gerçek anlamda aktarmıyoruz. Öyleyse geliniz! Ramazan-ı şerifi fırsat bilerek   yeniden sorgulayalım kendimizi, ölüm gelmeden önce sorgulayalım. Soralım nefislerimize ve bozulmamış vicdanlarımızla cevap verelim.

İstikamet yolunda olmak için istikamet sahibi kâmil insanlarla beraber olmalıyız.

İstikameti nasıl koruyacağız? İman edip sırad-ı müstakimden nasıl ayrılmayacağız? Rabbimiz şöyle buyuruyor.

 “Ey inananlar! Allah’a karşı saygılı olun ve özü-sözü doğru olanlarla beraber bulunun.” (Tevbe, 9/119)

Sırad-ı Müstakimden ayrılmamanın en önemli yolu sırad-ı müstakim yolundan gidenlerle beraber olmaktır.

Efendimiz (s.a.s) ise bir hadislerinde kendileriyle beraber olduklarımızın ne kadar önemli olduğunu ve arkadaş seçerken nelere dikkat etmemiz gerektiğini şu benzetmeyle bizlere buyuruyor.

 “İyi ve kötü arkadaşın hali, güzel koku satanla körük çekenin haline benzer: Misk satan, ya sana güzel kokusundan bir miktar meccanen verir ya  sen satın alırsın, ya da (hiç değilse onunla beraber olduğun sürece) güzel koku koklamış olursun. Körük çeken kimse ise, ya  elbiseni yakar ya da (en azından) körüğün kötü kokusundan rahatsız olursun.” (Riyazü’s-Salihin, Hadis No: 364)

Emrolunduğumuz gibi dosdoğru olmamız istenmektedir.

Efendimiz (s.a.s.), Hud süresi nazil olduktan sonra bu sürenin Kendisini ihtiyarlattığını ifade etmiştir. Kendisine hangi ayet diye sorulunca ise    “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” (Hud, 11/112) ayeti kerimesini işaret etmiştir. (Kur’an Yolu, Türkçe Meal ve Tefsir, c. 3, s. 195)

Gün doğru olma ve doğrularla beraber olma vaktidir. Gün yalancılardan ayrılma vaktidir. Çünkü bizi iyiliğe ve nihayetinde cennete götürecek yol doğruluk yoludur. Kötülüğün ve nihayetinde cehennemin yolu ise yalandan geçmektedir. Bu tavsiyeyi biz Efendimizden (s.a.s) şöyle öğrenmekteyiz.

“Şüphesiz ki sözde ve işte doğruluk hayra ve üstün iyiliğe yöneltir. İyilik de cennete iletir. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğrucu) diye kaydedilir. Yalancılık, yoldan çıkmaya (fücûr) sürükler. Fücûr da cehenneme götürür. Kişi yalancılığı meslek edinince Allah katında çok yalancı (kezzâb) diye yazılır.” (Buhari, Edep 69)

İstikamet, bizim yol haritamızdır.

İstikamet, hangi çağda olursak olalım ahdimizi yerine getireceğimizin ifadesidir.

İstikamet, menfaatlerimizi arka plana atıp, dinimizi ön plana almaktır.

İstikamet, çağa ayak uydurmak değil, doğrunun yanında yer almaktır.

İstikamet, hangi gerekçe olursa olsun Rabbimizin ve Peygamberimizin yolundan ayrılmamaktır.

İstikamet, aklımızı hak ve hakikat yolunda kullanmaktır.

İstikamet hak yolunda olmak, hakkı söylemektir.

Sıra bizde. Şimdi sorumuz kendimize şu. Bizde bu dünyada kaybedenlerden olup mu göçeceğiz, kazananlardan olup da mı dünyadan ayrılacağız?

Her gün beş vakit namazımızda okuduğumuz Fatiha süresinde bildirilen ayetlerle yeniden kendimize şu soruyu sormak istiyorum. İstikamet üzerine yaşayıp kendilerine nimet verilenlerden mi olmak istiyoruz, gazaba uğrayanlardan veya doğrudan sapmışlardan mı olacağız?

Bu soruları şu hadisi şerifi ön planda tutarak cevap bulalım. Âlemlere rahmet olarak gönderilen kutlu elçi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s) Efendimiz şöyle buyuruyor.

“Akıllı kişi, nefsine hâkim olan ve ölüm sonrası için çalışandır. Âciz kişi de, nefsini duygularına tâbi kılan ve Allah’tan dileklerde bulunup durandır (bunu yeterli görendir)” (Riyazü’s-Salihin, Hadis No: 67)

Hazırlayan / Yasin ULUSOY

Kaynak / güncelvaaz.com



Haberi Sesli Oku