Bugün, 21 Kasım 2024 Perşembe

RASİM GÜL


AKSARAY’DA, SİYASET VE PARTİCİLİK

AKSARAY’DA, SİYASET VE PARTİCİLİK


 

Aksaray’da, Devletle- Hükumet, siyasetle- particilik karıştırılıyor. Karıştırılınca da Milli Değerler ve demokrasi alt-üst oluyor, toplumda, Devlete bağlılık ciddi şekilde zayıflıyor. Siyaset: Devlet işlerini düzenleme ve yürütmedir. Elbette bu görev demokrasilerde seçimle gelen iktidar partisi yetkililerine verilmektedir.

Particilik, ise partinin ve yandaşlarının çıkarını önde tutmaktır. Partici zihniyetle Devlet siyasetine yön vermeye çalışmak abesle iştigaldir. Üstelik daha evvelki iktidarlarda bu denendi hem parti hemde millet zarar gördü. Batıda ise particilik, kuruluş, hedeflerini uygulamak için çalışan, kurumsal bir kuruluştur. Kimseye çıkar sağlamaz. Kuruluş hedeflerini asla istismar etmez. Partiler kişilerle kaim değildir.

Particilik, ticarete ve futbola çok benzer. Ticaret, ailenin günlük nafakasını sağlamak zaman içerisinde zengin olmayı hedeflemektir. Önemli olan zenginliği, korumak devam ettirmektir. Aksaray’da zengin olan haylı iş adamı var ama muhafaza eden, kurumsallaştırabilen bunun onda biri de değil. Ayrıca ortaklık veya birlikte girişim yapmak da çok zayıf.

Zengin olunca, ne oldum delisi olmak ve son model mersedese, dört çarpı dört cipe binmek, ikinci evlilik yapmak, özellikle iktidar partisinin fanatik üyesi olmak. Bazen buda yetmiyor Kıbrıs’ta, Azerbaycan’da ve Balkan ülkelerinde âlem yapılarak acı sona olan iflas etmek.       

Futbolda hedef şampiyon olmaktır. Bunun içinde oyuncular, arkadaşlıktan öte dostluk kurarsa, kulüp başkanı ve çalıştırıcı adeta bir ruh ikizi gibi anlaşırsa, takım tüm maçları kazanarak şampiyon olur. Ne yazikki bu durum şampiyonluktan sonra uzun sürmez.

İkinci yılda oyuncular, yenilmeye başlar. Çünkü oyunculara, başkan ve çalıştırıcıya benlik hâkim olmuş, dostluk bitmiş, başkan ve çalıştırıcı arasına kara kedi girmiş ‘’Takım Ruhu’’ yok olmuş dolaysıyla mağlubiyetler başlamıştır. Durumu gören taraftar üzgün, sessiz takımını destek için sahaya bile gelmiyor.

Ticarette zenginliğin, futbolda inanç ve takım ruhunun taşınamadığı gibi, siyasette de iktidar olan parti mensupları normal olmaktan çıkıyor, hizmet ruhu, Cumhuriyet ve demokrasi inancı ciddi şekilde zayıflıyor. Çıkar ve bir şey olma yarışı başlıyor. Yöneticiler kendi partilerine ve ülkeye ve insanlara zarar vermeden kendini alıkoyamıyor.

Türkiye’de çok partili seçime 1946’da geçildi. 75 yılda birçok parti tek başına veya koalisyon ortağı olarak ülkeyi yönetti. Tek başına iktidar olan bütün partilerde ‘’Samimiyet, Biz ve Hizmet Ruhu’’ ancak bir veya iki dönem, sadece Ak Partide üç dönem sürdü. Sonraki dönemlerde ‘’BİZ’’, ‘’İDEAL’’, dönemi bitiyor, ‘’ONLAR’’, ‘’BEN’’ ve ‘’KİBİR’’ dönemi başlıyor,

Partilerin birinci vazifesi, iktidar olmak, Cumhuriyeti, demokrasiyi, insan haklarını, inanç ve teşebbüs özgürlüğünü, hukukun üstünlüğü ile ‘’Milli Birliği’’ koruyup kollamak ve geliştirmektir. Bu değerlerden taviz veren partiler, kuruluş felsefelerine ve Cumhuriyet ilkelerine aykırı hareket etmeye başlıyorlar.

Partiyi yönetenlerde, milletvekili ve belediye başkanı olanlarda, kurnazlık, Kin, Nefret, çekememezlik, düşmanlık, yıkıcı-öldürücü hizipçilik, çıkarcılık ve koltuk hırsı aldı yürüdü. İktidarda olan parti yöneticileri beğenmediği ve kendine karşı söz söyleyenleri Devletin gücünü kullanarak ya susturdu yâda ihraç etti. Yöneticiler, partilerine, taraftarlarına ve diğer insanlara ne kadar zarar verdiklerini, ne kadar zulüm ettiklerini düşünemiyorlar.

Partilerde ‘’hizip’’ ve ‘’ŞAHIS’’ mücadeleleri, üst, orta ve alt kademeye kadar sirayet etmişse bu derdin doktoru ve çaresi 75 yıldır bulunmadı. Şöyle veya böyle iktidar veya muhalefet olan o partiler gittiler, yerine yenileri geldi. Gelişme ve kalkınmada ciddi aksamalar oldu ama kıyamette kopmadı. Türk Milleti ve Devleti daha güçlü şekilde devam etti. Kim ne derse desin halkımızın demokrasiye inandığı gerçeği ortay çıkıyor.

75 yıl sadece Cumhuriyet Halk Partisi ayakta kalabildi. Demokrat, Adalet, Doğruyol, Anavatan, Refah partileri ya tarih ya da levha partisi oldular. Parti genel başkanları ve yöneticileri öz eleştiri yerine sadece askerleri, Amerika’yı, Avrupa’yı suçladılar. Bunlar züğürt tesellisinden başka bir şey değildi. Kaptanın kahramanlığı, azgın dalgalardan gemisini kurtarıp limana bağlamak olduğunu bile düşünemediler.

Seçim durumu ne olursa olsun ayakta kalarak yaşayacak partiler, Ak Parti, Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi Halkların Demokrasi Partisidir. İyi Partiye gelince önümüzdeki genel seçimde alacağı oylarla ve hangi fikre dayandığını ortaya koymakla durumu belli olacaktır. Şu anda milliyetçiliği kabul edilmekle beraber oturmamıştır.

Aksaray’da partide çalışanlar tavsiyem illa, başkan, milletvekili, belediye başkanı olmalıyım veya çıkar sağlamalıyım fikrini bırakmaları, dürüstlükten ayrılmamalı, aksi halde partilerine, kendi mutluluklarına ve aile düzenlerine zarar verdikleri gibi saygınlıklarını da kaybederler. İyi niyetli bile olsalar, fitne kazanına düşüp kaybolup giderler.

Taraftarlarına, diğer parti taraftarlarına ve halka nasıl davranıldığı hususlarında ya ders almalarını ya da Milletvekili Rıfat Gürsoy’u, Yaşar Arıbaş’ı, Demir Tüzün’ü, bakanlarımızdan Mehmet Altınsoy’u, Sadi Somuncuoğlu’nu incelemelerini,

Bulunduğunuz siyasi kuruluşa inanan ve adam gibi orada hizmet etmek isteyen, ihale ve makam peşinde koşmayanlar; başta Atatürk olmak üzere, İsmet İnönü, Celal Bayar, Adnan Menderes, Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Alparslan Türkeş,

Necmettin Erbakan, İttihatçı Enver, Talat ve Cemal Paşaları, Fevzi Çakmak, Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Fethi Okyar, Nuri Conker, Rauf Orbay ve diğerlerini mutlaka incelenlerseniz, kesinlikle fanatiklikten kurtulup normalleşirsiniz. Aksi halde benlikten ve fanatiklikten kurtulamaz, toplumdaki saygınlınızı kaybedersiniz.

                                                                     Hayrola, Muvaffak Ola, Muzaffer Ola.