Bugün, 12 Kasım 2024 Salı

Erdogan Kaya


Ataya bakarsan yaşlanınca bakılırsın

Ataya bakarsan yaşlanınca bakılırsın


       Bir tanıdık geçtiğimiz günlerde bana dedi ki, “evlatlar atalarına karşı nasıl evlat olmalı onu da yazsan olmaz mı? dedi. Tabi bu dostum da ufak tefek evladından şikayetçi idi. Bende dedim ki, onlarda baba olunca seni anlayacaklardır dedim. Hani bir kıssa vardır evlat babasını sepete koyup yüksekten aşağıya atamak için götürürken torun, “ baba o sepeti atma bana da lazım olur. Sen ihtiyarlayınca bende onunla seni atayım” hikayesi gibi onlarda evlat sahibi olunca atalarını anlayacaklardır.
 

      Sene içerisinde anneler günü ve babalar günü olur ya, inanın ben bu günlere kıl oluyorum. Uzaktan sosyal medya ile annene ve babana mesaj atarak hal hatır sormak evlatlık değildir. Onlar yaşlandığında sana ihtiyaç duyduğunda evlatlığını göstermelisin. Yoksa uzaktan ahkam kesmekle evlatlık olmaz, ya da ihtiyacın olduğunda aramakla evlat olunmaz.
 

       Evlat nasıl olunmalı konusuna gelince ben günümüz gençliğine bir ibret vesilesi olması hasebiyle kendimi öne çıkarmak ve anlatmak maksadı ile değil gençlere örnek olması için benim anne ve babamla ilgili ahir ömürlerinin son dönemlerinde benimle birlikte yaşadıkları için nasıl evlat ata ilişkisi yaşadığımı az da olsa anlatmak istiyorum belki örnek olur.
 

        Ben 11 yaşında eğitim yapmak için anne ve babamdan ayrı kaldığımdan çok fazla anne baba ilişkisi yaşamadım. Taki belli yaşa gelene kadar, sadece yaz aylarında gelip giderdik. Memuriyetimden sonra her hafta sonu ziyaretlerine mutlaka giderdim. Rahmetli babam kendi işini kendisi görürdü. Annemde son dönemlerinde yarı felç geçirmişti ama ayakta idi.
 

       Rahmetli babam bir gün alzaymir hastalığına yakalanmış. Alzaymır hastalığı eğer hasta diri ayakta ise bakımı çok zor. Babam emekli öğretmendi, ben annemle babamı köyden alıp yanıma getirdim. Bazen aklı başında olsa da genel olarak mevcut durumu hatırlamıyordu.
 

       Eskiden yaşadıklarını hatırlayıp onunla meşgul olurken, kendi evladını bile tanımıyordu. Ama inanın üç ay rahmetli babamla o hastalığında neşeli bir baba oğul ilişkisi yaşadık. Hemde 24 saat uyumadığım halde her dakika ve her saat onunla meşgul oldum.
 

       Kız kardeşimiz olmadığı için benim evde kaldığından her ihtiyacını ben karşıladım. Babamla ikimiz aynı odada yatardık, sabaha kadar on dakikada bir kaldır beni, dolaştır beni, ördeğimi getir idrar yapacağım, tekrar yatır beni diye söylerdi, hiç üşenmeden ne derse yapmışımdır. Tuvalete gittiğinde tabure ile çıkana kadar yanında oturur beklerdim. Sonra taharet ini yaptırır elini yıkar yatağına getirirdim.
 

        Bir gün dedi ki, “burası kimin evi” bende bizim evimiz dedim. “Hani ayağıma neden toprak değmiyor yalan söylüyorsun” dedi. Bende balkondaki çiçek olmayan saksı içerisindeki toprağı balkona döküp dağıttım gel avlu burada dedim. Geldi ayağı toprağa değince, “ ha işte burası” dedi. Beyler evlatlık bu olsa gerek azarlamadan, kızmadan sabırla hizmet etmektir.
 

       Yüce Rabbım bir sabır ve haz verdi neler yaşadım ama onu hiç kırmadan hizmetini kendi ellerimle yaptım. Bir gün banyoda banyo yaptırıp tıraş ediyorum. Büyük oğlumu çağırdım gel yardım et dedene destek ol dedim. O anada aklı başına geldi, “ ben bu duruma gelecek insanmıydım” dedi. Bende dedim ki, “ dün biz senin bebeğindik, şimdi sen bizim” dedim.
 

       Üç ay beraber her gün neşeli bakım ve maceralar yaşadık, sonra rahmeti rahmana kavuştu. Tabi annem bizimle kalmaya devam etti. Aynı şekilde anneme baktık, tırnaklarını keser, yüzündeki benlerindeki kıllara kadar alırdım. Tuvalete kendim götürür taharet ini yaptırır elini yıkar giydirir yatağına getirirdim. Bana bir gün dedi ki, “kızım yok diye üzülüyordum ama sen kızdan gönüllüsün” dedi. İki yıl sonra o da ahir ömrünü tamamladı.
 

Bunu niye anlattım şükürler olsun ben yaptım dualarını aldım. Yeni nesile örnek olması için anlattım. Baba bedduası alanlar mutlaka bu dünyada cezasını görüyor unutmayın