Bugün, 20 Nisan 2024 Cumartesi

RASİM GÜL


BAZI YALAN, YALAN HABER VE YALAN YAZI, KALICI İZ BIRAKIR.

BAZI YALAN, YALAN HABER VE YALAN YAZI, KALICI İZ BIRAKIR.


           Dünyayı, görsel ve yazılı basında çıkan bazı yalan haber, köşe yazısı, makale ve sosyal medya, videoları esir almış durumda. Genellikle geri kalmış ve az gelişmiş ülke insanları maalesef okuma özürlüdür. Ne yazikki Türkiye’de bu guruba dâhil. Özellikle ülkemiz insanları yalanı, yalan haberi ve yalan köşe yazılarını ve makaleleri okuyarak çok ciddi kararlar bile vermektedirler. Dünya’da bunu önleyecek kanun var mıdır?

Elbette vardır ama önlediği pek söylenemez. Türkiye’de bütün bunlar freni zayıf arabaya benziyor. Fren bazen tutuyor, bazen tutmuyor dolaysıyla arabanın nereye çarpacağı belli değil. Çarptığında da hem kendine hemde çarptığı yere zarar veriyor. Ama yalan, yalan haber ve yazılar sadece hedef aldığı kimselere ve kurumlara zarar vermiyor, inanç sistemine, geleneğe, örf-adet ve güvene zarar veriyor. Yalanla uğraşan, haberciye ve yazana ciddi bir şey yapıldığını görmedik ve duymadık. Aceba toplum yalanı kabullendi mi?

Yalan bir sermaye midir? Evet, gelişmemiş ve geri kalmış ülke ve toplumlarda yalan bir sermayedir. Hemde hiç tükenmeyen bir sermaye. Gelişmiş toplumlarda da elbette azda olsa yalan vardır ama hiç bitmeyen, tükenmeyen bir sermaye değildir. Gelişmiş toplumlarda özellikle siyaset ve bilim adamları yalan söylediğinde asla affedilmez. Toplum yalan söyleyen siyasetçiyi dışlar, bilim adamına da itibar etmez.

Tarih ve yaşam olarak malumdur ki geri kalmış veya az gelişmiş ülke ve toplumlar, yalancıyı dışlama yerine tam tersine takipçisi oluyorlar. Afrika Kıtası’nın tamamı, Güney Amerika’nın büyük bir kısmı, Asya Kıtasının tamamı, Avrupa Kıtası’nın 8-10 ülkesi hariç, diğer ülkelerin tamamı, yalancıyı yaşatan, besleyen ülkelerdir.

Dünyada, bayrağı ve toprağı olan 200’ün üzerindeki ülkenin içinde yer alan yalanın geçmediği, prim yapmadığı veya aşağılandığı bir tane Türk ve İslam ülkesi görünmüyor. Bu ülkelerin dürüst vatandaşları için ne kadar acı bir şey. Bilim yapmak isteyenler için ne çıkmaz bir yol.  Fatih Kısaparmak, ‘’Haram Saltanatı Yıkılır Elbet’’ diyor ama yalan saltanatından bahsetmiyor.

 Biz hayatımızda, haram ve yalan saltanatının yıkıldığını gördük ama yıkılanın yerini yine haram ve yalan saltanatın kılık değiştirerek devam ettiğinden halkın yüzünün uzun süre güldüğüne şahit olmadık.

Yalan haramı mı getirir, yoksa haram yalanı mı? Bunun bir olmadan diğerinin olması söz konusu olamaz. Geri kalmış ve az gelişmiş toplumlar yalan ve haramla mücadeleyi bir türlü kazanamadıkları için adeta kabulleniyorlar.

Kısa süreler hariç dinler yalan ve haramı yok edemediler. Aydınlanamayan toplumlar ne yazikki hikâyeler ve masallarla zaman geçirdiği için bir türlü bilime, düşünmeye ve akletmeye zaman ayıramıyor. Dolaysıyla bu tip toplumlar yalan ve haramın peşinden sonbahar yaprağı gibi sürüklenip gitmeyi tercih ediyor. Ne acı.

Aceba Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, İl ve İlçe Müftülükleri, bütün dini kuruluşlar, toplumu esir alan yalan ve haram için ne yapıyorlar? Ne yaptıklarını bilemem ama yalan ve haram için dişe dokunur bişeyler yaptıkları inancında değilim. Milli Eğitim Bakanlığı ve özellikle Diyanet İşleri Başkanlığı, İl ve İlçe Müftülükleri bütçeden aldıkları paydan, ne kadarını yalanı ve haramı ortadan kaldırmak için harcıyorlar?

Bu iki kurum ve diğer bütün kurumlar, yalan ve haramın sorumlusunun aile olduğunu anlatarak kendilerini aklamaya çalışıyorlar. Heyhat siz aileye bu konularda ne verdinizde ne istiyorsunuz? Zaten ailede mahalleye ve topluma ayak uydurmak için neredeyse yalan ve haramı kabullenmiş durumdalar. Dolaysıyla aileden medet bekleyen, daha çok bekler.

Yalan söylemek, yalan yazmak, haramı meşru saymak kişiyi şahsiyet bakımından en dibe iter. Aile bağlarını, dostlukları, sosyal ilişkileri ve iş hayatını çıkmaza sokar. Toplumuda içten çürüterek yok eder.

                                      HAYROLA, MUVAFFAK OLA, MUZAFFER OLA.