Değerli okurlarım,
“El, elin eşeğini türkü çağırarak arar.” atasözü dikkatimi çekti. Meğer ne kadar yerinde bir sözmüş, bir daha anladım.
“El elin eşeğini türkü çağırarak arar” atasözü, bir kişinin kendi sorunu dışında başkasının sorunlarına ciddi şekilde yaklaşmamak, hafife almak veya alay etmek anlamına gelir. Bu atasözü, birinin zorluklarını veya kayıplarını dikkate almayıp, onları önemsememek veya gülünç bir şekilde karşılamak durumunu eleştirir. İnsanların karşılaştıkları sorunlara duyarsız kalmalarını veya dalga geçmelerini, empati eksikliği olarak yorumlar.
Atasözü aynı zamanda, başkalarının yaşadığı zorluklara gerçekten yardım etmek yerine, sadece yüzeysel veya görüntüde bir yardım gösterisinde bulunmanın yetersizliğini de vurgular. Bu nedenle, insanların karşılaştıkları sorunlara samimi bir şekilde yaklaşıp, gerektiğinde yardım etmeleri gerektiğini ifade eder. Başkasının sıkıntısına çare olacağına inanılan makama, kişiye ya da kişilere sıkıntı arz edilir, sıkıntı sahibi durumun ciddiyeti anlaşıldı zannederek ümitle bekler. Ancak başkasının derdini kendisine dert etme gibi bir derde sahip olamayan kişi ya da kişiler, ne yazık ki kendi işlerine canla başla sarıldıkları gibi başkalarının mağduriyetlerini giderme çabası içine girmezler. Bunu yüreğinde acı duyarak sorumluluk yüklenmezler, aksine eğlence ve zevkinden geri kalmadan gerçekleştiriyor gibi görünen rol üstlenirler. Oysaki empati kurarak, gerekiyorsa bire bir muhatabını dinleyerek karşıya değer verdiğini hissettirip, kendileri güven ve değer kazanabilirler. Bilmelidirler ki hiçbir makam, unvan, mal mülk, sağlık kalıcı değildir. Ne oldum dememeli ne olacağım demeli.
“Bana Dokunmayan Yılan Bin Yaşasın”, “Benden Sonra Tufan” ve “Önce Can, Sonra Canan” gibi atasözleri de birbirini destekler.
Bir gün Nasrettin Hoca bağında bahçesinde çalışırken, bir kalabalığın kendine doğru geldiğini görmüş. “Hayırdır, bir şey mi oldu?” diye sormuş. “Aman sorma,” demiş içlerinden birisi, “Ağanın eşeği kaybolmuş. Etrafa salındık, eşek arıyoruz. Sen de bağında, bahçende arar mısın?”
“Ee, ararım tabii,” demiş Hoca.
“Tamam, biz de aşağı bağlara bakalım,” diyen köylüler dağılmışlar.
Aradan biraz zaman geçmiş, köylüler hocayı bağının içinde türkü çağırıp gezerken görmüşler.
“Hocaaam, hocaaam,” diye bağırmış biri. “Ne yapıyorsun hocam?”
“Eee! Dediniz ya, eşek arıyorum, işte,” demiş Hoca.
“Aman hocam, türkü çağırıp geziyorsun. Allah aşkına eşek böyle mi aranır?”
“Eeeee!..” demiş Hoca, “El, elin eşeğini türkü çağırarak arar.”