Bazen birbirimize, “ neden yanlışı yapıyorsun günah değil mi” dediğimizde, “ sen şunun altına bak” diyerek kalbimizi gösteririz. Halbuki o gösterdiğimiz göğsümüzün altında bir kilo civarında kalp ve diğer sakatatla dolu. Önemli olan yaşayışımızda kalbimizin temizliğinden bahsedilirken, topluma, insanlara ve Allah'a karşı kulluğumuz da kalb temizliğiniz nedir? Bunun muhasebesini yaparak öyle yaşamamız gerekmektedir. Ama maalesef bende dahil toplum olarak kalb temizliğini laftan öteye götürememişiz.
Kalp temizliği için yapılması gerekenleri yapmayanın kalbi temiz olur mu? Kesinlikle olmadığı gibi günahlar işlendikçe kalp daha fazla kirlenir, temizlenmesi daha da zorlaşır. Şunu açık ve net olarak belirtmeliyim ki, “sevaplar kalbi temizler günahlar ise kirletir”; kim bunun aksini iddia ediyorsa kendini kandırdığı gibi başkalarını da kandırır.
Temizlenmeyen ev yıkanmayan bulaşıklar kendi kendine temiz olur mu? Olmadığı gibi bir müddet sonra ev kokmaya başlar ve yaşanılmaz bir ortama dönüşür. İşte kalp de böyledir. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammet(sav); “Bir kimse, günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta hasıl olur. Eğer tövbe ederse o leke silinir. Tövbe etmeyip tekrar günah işlerse, o leke büyür ve kalbin tamamını kaplar, kalb, kapkara olur” buyurmaktadır.
İmam-ı Rabbani(ra) Hazretleri; “Hz. Allah(cc)’ın emirlerini yapmamak kalbin bozuk olmasındandır. Kalbin bozuk olması, dine tam inanmamaktır. İmanın alameti, dinin emirlerini seve seve yapmaktır” buyurmaktadır.
Başta namaz olmak üzere farz olan ibadetleri yerine getirmeyen, getirmenin gayreti içinde olmayan bir kimse sabah akşam bin kere “benim kalbim temiz” desin kalbi temiz olmaz! Bir de ahlakı, edebi, terbiyesi, imanı olmayan, zina, kumar, gıybet gibi durmadan dedikodu yaparak günahları işliyorsa kalpteki kirlilik artar da artar kapkara olur.
Yok öyle Allah’ın yap dediklerini yapmadan, yasaklarından kaçınmadan; ayrıca, tövbe istiğfar etmeden temiz kalpli olunmaz. Yeni bir şey çıkarmışlar, esas olan ibadet değil; “kalbin temiz olması” gibi. Hanımefendi veya beyefendi Allah’ın emirlerini yerine getirmiyor, yasaklarından kaçınmıyor ikaz edince de önemli olan “kalbin temiz olması” diyerek tepki gösteriyor.
Elbette ki, bir kulun ulaşabileceği en yüksek derece Allah rızasını ve sevgisini kazanmaktır. İyi de kardeşim Allah’ın rızası ve sevgisini kazmak hiçbir şey yapmadan kalp temiz olur mu?
Elbette ki, olmaz! Birilerinin “adam namazını kılıyor, orucunu tutuyor; sakallı sarıklı; ancak, faiz, yiyor, ahlakı bozuk, yalan ve iftira dedikodusu yapıyor” gibi onları suçlayarak kendimizi haklı çıkarmaya çalışmak doğru değildir. Her namazını kılan veya kılıyor görünen kişi gerçek anlamda namaz kılmış olmaz. Kişiler bize ölçü olmamalı, ölçü Allah’ın emirleri olmalı.
Yüce Rabb’imiz; “Sana vahyedilen kitabı oku ve namaz kıl. Muhakkak ki namaz hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı anmak elbette en büyük ibadettir. Allah yaptıklarını bilir.” (Ankebut/45) buyuruyor.
Bir Müslüman harama helâle dikkat etmiyor; adaletli davranmıyor; zina, riba, gıybet, haram helale bakmıyor da her türlü kötü işleri işliyorsa muhakkak ki namazını hakkıyla kılmıyordur.
Kalp temizliğinin birinci şartı Müslüman olmaktır. Mühürlenen kalbin sahibi bütün çabasını dünya için harcar ahireti düşünmez, düşünemez. Dünya sevgisinin ağır bastığı kalpte Allah’ın sevgisi zayıf kalır. İşte toplum olarak yaşadığımız dünyevileşmenin en somut göstergelerinden biri de budur.
Gelin, hepimiz hakikatle yüzleşelim. Neden bu dünya için çalıştığımız kadar öbür dünya için çalışmıyoruz? Öbür dünya için garantisi olan varsa söylesin! Nefs ve şeytanla mücadele etmek kolay değil; hele hele ibadetsiz, amelsiz, hayırsız mücadele etmek imkansız!