Bugün, 21 Kasım 2024 Perşembe

İSHAK PEKGÖZ


ŞİİR VE ŞAİR

ŞİİR VE ŞAİR


 

       
 

     Şiir; şairin duygularında, zihninde, kendi öznel dünyasında imgeler vasıtasıyla oluşturduğu gerçekliği yaşamın içine kendine özgü dili ve söyleyiş özelliğine sahip kelimeler aracılıyla iletilen bir söz sanatıdır. Bu sanata şiir iletene şair denir.  
 

Şiir insanda coşku uyandırır ve duygularına hitap eder. Şiir için en önemli parçalar imge, çağrışım ve sezgidir. Şiirde etkili söyleme ve ahenk önemlidir.
 

Hangimiz hayatımızda hüzünler, ayrılıklar, özlemler, yalnızlıklar yaşamadık ki? Muhakkak hayatın bizi yorduğu, bunalttığı zamanlar olmuştur.
 

Nasıl ki sıcağın bizi yaktığında serinlik, soğuktan üşüdüğümüzde sıcak bir ortam ararız ya; hayat inat edercesine çaresiz bıraktığı anlarda tutunacak bir şey ararız: İşte o şey şiirdir.  
 


 

Hayatımızda yer eden alışkanlıklarımızdan dolayı, yanından geçip de göremediğimiz; varlığını fark edemediğimiz ayrıntılara, küçük detaylara şair dikkatimizi çeker. Çünkü şiir yaşadığımız dünyanın güzelliklerine yeni güzellikler katmakta, yaşamı bizim için daha renkli, daha güzel ve daha anlamlı kılmaktadır.  
 

Bazen bir hayvanın rengini, sesini, yaşadığı acısını; bazen bir çiçeğin rengini kokusunu, birbirinden farklı dokusunu; bazen çocukluğumuzda altında oynadığımız, yer yer saklanıp ağladığımız bir ağacın kesilmesini, mahallemizdeki binaların, sokakların, yürüdüğümüz yolların, ahşap harap penceresinden bakan amcanın sesini… vs. kısaca içinde bıraktığımız hatıraların, anıların, dostların ve dostlukların, aşkların kaybolduğunu bize şiir haber verir. Bazen hayatın bu telaşı, bir yabancı gibi olduğumuz şehirde, kalabalıklar içinde yalnızlaşarak varlığımızı yitirdiğimizi haber verir... Yalnızlık demişken Günümüzün Yalnızlığı isimli şiirim paylaşmak isterim.
 


 

GÜNÜMÜZÜN YALNIZLIĞI
 


 

Yüksek katlarda
 

Tüm şehir apartmanlarda
 

Bedenler görülmez sokaklarda
 

Sel olmuş akan, baştan ibaret
 

Bu ne yalnızlık bu ne rağbet
 


 

Sen kimsin
 

Binler içinde birsin
 

Girdap içinde dönüyorum dersin
 

Endişeden, korkudan örülü duvarlar
 

Ruhu alınmış, taştan ibaret
 

Bu ne yalnızlık bu ne rağbet
 


 

Bir damlasın düşen
 

İnsan olmak için pişen
 

Hiçliğini bilmek mi endişen
 

Merhaba, günaydın, selam, yoktur başka kelam
 

Dört mevsimin dördü de kıştan ibaret
 

Bu ne yalnızlık bu ne rağbet…
 


 

Hayatımızda her şey sıradanlaşırken, bırakın küçük detayların kaybolmasını, çok büyük felaketleri bile görmez oluruz. Bombalar altında ölen onca insanlar, inleyen yaralılar, sadece birer sayıdan ibaret gelir. Şiir bunların birer sayı olmadığını haber verir. Kısaca şiir, okuyucusunu silkeleyip uyandırır.
 


 

Şairin sezgisi ve dilin gücü şiirin kendisidir. Şairi var eden, dokunulmaz kılan, etkileşim alanını sınırsızlaştıran dilidir. Şair bir söz söyler ama çok söz anlaşılır.
 

Şair bir şeyi anlatmaz. Şair duyurur, hissettirir. Şair insana dokunur. İnsanla temas kurmanın yolunu arar. Okuyucu karşısında öyle bir iç dünya yaratır ki; okuyucu o dünyaya girmekle kalmaz, o dünyayı yaşar ve kendisinden de birçok detay bulur. Yahya Kemal Beyatlı’nın “Şiir, düşünceyi duygu haline getirinceye kadar yoğurmaktır.” Sözü işin özü. Hoş çakalın.