Değerli okurlarım,
Hayatın sahnesinde hepimiz farklı roller oynuyoruz. Kimi zaman içimizdeki sesle, kimi zaman toplumun beklentileriyle hareket ediyoruz. İşte tam bu noktada iki kavram beliriyor: kişilik ve karakter.
Kişilik, doğuştan gelen mizacın üzerine çevrenin işlediği desenlerle oluşur. Bir ressamın tuvaline serptiği renkler gibi… Bizi farklı kılan imzamızdır.
Karakter ise özdür. Değerlerimizin, vicdanımızın, ahlakımızın birleşiminden doğar. Zor zamanlarda ortaya çıkar. Çıkarına ters düşse bile doğruyu savunabilmek, kolay olanı değil doğru olanı seçebilmek… İşte karakterin gerçek sınavı budur.
Bugün toplumun en büyük imtihanı, kişilik ve karakteri koruyabilmektir. Fakat üç güçlü etken bu sınavı sürekli zorlaştırır: siyaset, makam ve para.
• Siyaset hizmet için vardır. Çıkar için kullanıldığında vicdanı susturur, karakteri aşındırır.
• Makam sorumluluk demektir. Ayrıcalık olarak görüldüğünde kibri besler. Gerçek makam koltukta değil, vicdanda saklıdır.
• Para hayatı kolaylaştırır. Ama amaç haline geldiğinde kişiliği yozlaştırır, karakteri çürütür.
Bugün dünyada en çok ihtiyaç duyduğumuz şey, güçlü kişilikler değil; sağlam karakterlerdir. Çünkü kişilik bizi farklı yapar, karakter ise değerli kılar.
Kısaca Kişilik mi, Karakter mi?